Vakanüvis yazdı: Tarihteki ‘köpekperestler’

admin

Bunlar da tarihteki “köpekperest”ler

Vakanüvis

Tarihin karmaşık dehlizlerinde birbirinden ilginç olaylar, olgular, fenomenler bulunuyor. İnsanlığın uzun yürüyüşünde, günümüz anlayışlarıyla, algılarıyla idrak etmekte zorlanacağımız o kadar çok şey var ki.

Bugünlerde toplumun geniş kesimlerinde mağduriyete yol açan, küçük bir azınlığın ise adeta hastalıklı bir biçimde savunmasına konu olan köpeklerin, geçmiş asırlarda bir tapım objesi olması da bunlardan biri…

Eski Mısır’da bir sürü “köpek tanrı” vardı

Galler merkezli Team Dogs (Takım Köpekleri) ve ABD’de Connecticut’tan Dogster (Köpekçi) yayınları ile World History Encyclopedia’da yer alan bilgilere göre; geçmiş devir insanları, hemen her zaman yanı başlarında olan köpeklere, kimi zaman fevkalade önemler de atfetmişlerdi.

Mesela Mısırlılar, birden fazla başlı tanrıya tapıyorlardı, bunların en bilineni ise Anubis’ti. Anubis, “mumyacıların hamisi” ve “sırların efendisi”ydi. Anibus’un formu, insan bedenine oturtulan köpek başıydı.

Cenaze törenlerinde bir rahip, bu köpeğin maskesiyle ritüeli yönetirdi. Zamanla Anibus’a bir kardeş gelmiş, buna da Wepwawet adı konulmuştu. Wepwawet, ölülerin öbür dünyaya kolayca geçmesi için görev yapan bir tanrıydı. Bu iki “köpek tanrı”nın da heykelleri, firavunlar ile diğer önde gelen yöneticilerin ölülerini korusunlar diye mezarlara konulurdu.

Bu arada, kimi zengin aileler öldükten sonra köpeklerini de mumyalatıyorlardı. Öte yandan; önce Mısır, sonrasında da antik Yunan’daki inanışa göre, avcı tanrı Orion’un köpeği de Sirius’tu. Bugün gökbiliminde kullanılan tanımıyla Büyük Köpek Takım Yıldızı’na Sirius denmesi de bu inanıştan kaynaklanmıştı.

Sümerler, şifayı köpekten beklerdi

Antik Sümer halkı ise kendilerine şifa verdiğine inandıkları Ninsun isimli tanrıçanın yardımcılarının da köpekler olduklarını düşünüyorlardı. Halk, Ninsun adına açılan tapınaklara, sağlıkları korunsun diye cömert bağışlarda bulunurdu. Tapınak ekonomisini yöneten rahipler de küçük bir meblağı, ortalıkta süslenmiş ve rahat bir biçimde dolaşan köpeklere harcar, geri kalanı ise kral ve diğer yöneticilerle bölüşmek üzere saklarlardı.

Hastaları köpek tanrılar vasıtasıyla iyileştirdiklerini iddia eden rahipler, hastalara derin bir uyku sağlamak için bitkisel iksirler içirirler, hasta uyandığında da bir dizi rüya yorumuna geçerlerdi. Tesadüf eseri rüyada köpek görülürse de bunu iyileşmeye işaret sayarlardı.

Azteklerin psikopat köpek tanrısı Xolotl

Köpekleri kutsal kabul edip tanrı ilan etme sapması, Orta Meksika’nın Aztek kültüründe de vardı. Tanrılarını zaten “korkunç” tahayyül ve tasvir eden Aztekler, ateş, şimşek, canavar ve hastalık tanrısı Xolotl’u ise en korkuncu olarak düşünüyorlardı. Öyle ki, kimi modern dönem dinler tarihçisi, bu tanrıyı “psikopat” ya da benzeri sıfatlarla tanımlamıştı.

Bu özelliklerinden dolayı halk, Xolotl’a abartılı ritüellerle tapınırdı. Rahipler ve onların yönlendirdiği ressam ve taş yontucuları Xolotl’u bazen sadece köpek, kimi zaman köpek başlı adam şeklinde tasvir ederlerdi. Her koşulda ayakları geriye bakardı. Köpek fenomeni toplumda o kadar egemendi ki, birçok Aztek, mezarına köpek heykeli koymakla yetinmez bir de canlı canlı tazıların konulmasını isterdi. Geçen yüzyılda, bölgede yapılan mezar kazılarında, çok sayıda köpek iskeleti bulunmuştu.

Cehennem köpeği Cerberus

İnsanın fiziksel formu veya psikolojik özelliklerinin tanrı/lara atfedilmesi anlamına gelen “antropomorfizm”, ilkel ve antik çok tanrılı dinlerin hepsinde var olan bir olguydu. Antik Yunan ise bunu en uç noktalara kadar taşımıştı. Yüzlerce tanrı, yüzlerce karakter, yüzlerce meslek, yüzlerce görev Yunan tanrılarının uhdesindeydi! Bu inanış, giderek hayvanlarda da insansı özellikler olduğuna inanma ve onları “tanrı yardımcısı” sayma noktasına varmıştı. Eski Yunan inanç masallarında, “cehennem köpeği” üç başlı Cerberus, yeraltı tanrısı Hades’in emrinde yeraltı dünyasına giden yolu koruyordu.

Yunan felsefi akımları içinde yer alan Sinizm ise ismini “köpek gibi bağlı” anlamına gelen “sinik”ten alıyordu. Sinikler, bireylerin yalnız kendi çıkarlarını gözettiğine inanıyor ve herkese şüpheyle bakıyordu. Filozof Eflatun da ünlü Devlet diyaloglarında, köpekleri çok değerli bulduğunu anlatmış hâttâ onlardan “gerçek bir filozof” diye bahsetmişti.

Antik Roma’nın talihsiz köpekleri

Eski toplumlarda bolca köpek tapımları görülürken, antik Roma’da ise durum biraz daha farklıydı. Köpeklere yönelik yine yığınla batıl itikat vardı. Av tanrıçası Diana ile sihir tanrıçası Trivia köpeklerle ilişkilendirilirdi. Köpek sebepsiz ulursa bunun, etraftaki insanlara uğursuzluk getireceğine yorulurdu.

Köpekleri, kötü olaylara karşı bir koruyucu gibi düşünen Romalılar, bu amaçla sık sık köpek katlerderlerdi. İnanışlarına göre köpeğin kanı kötü ruhları uzaklaştırmaktaydı. Bu nedenle bina inşa ederken temeline canlı canlı köpek (şans muskası) koymak gibi bir adetleri vardı.

Günümüzde de köpeğe tapanlar var

Hindu mitolojisinde de tanrı Shiva’nın bineği Shvan adlı bir köpekti. Hindular, esas tapınmayı Shiva’ya yapar, tören bitmeden önce kısa bir süre de köpek tanrı Shvan’a tazimde bulunurlardı. Ayrıca, “korkunç derecede korkunç” anlamına gelen tanrı Bhrairava da bir köpekti.

Öte yandan, Hindular arasında köpek tapımı bugün de devam etmekte. China Daily gazetesindeki, 8 Ağustos 2019 tarihinde yer alan Li Wenfang’ın “Guangdong’da köpeklere tapınma sürüyor” başlıklı inde, bir işadamının 2010 yılında Kempamma tapınağının yanında bir köpek tapınağı inşa ettiği yer almıştı.

Habere göre;Hinduizm’de köpeğin, ölüm tanrısı Yama’nın habercisi olduğu ve köpeklerin Cennet’in kapılarını koruduğuna inanıldığı için, köpek tanrı festivaline katılanlar Cennet’in kapılarında buluşacakları köpekleri memnun etmek amacıyla onları süslüyor, yiyecek veriyorlar. Birkaç gün süren törenlerin bazı bölümlerinde ise kimi köpekler, “kutsal kanları” için tapınağın önünde kesiliyor.

Yorum yapın